BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS

28 Nisan 2010 Çarşamba

cannesteyiz

ankara sinema derneğinin cannes için yaptığı seçkide meret ile cannese gidiyoruz

21 Nisan 2010 Çarşamba

Kuba Oms



SANATSOKAK.NET NİSAN SAYISI İÇİN YAZDIĞIM KUBA OMS'U TANITIP YURTTA CİHANDA SEVDİRMEK İÇİN YAZDIĞIM YAZI. BU YAZI ONUNLA İLGİLİ İLK TÜRKÇE METİNDİR. ONUN İSMİNİ İLERİDE ÇOK DUYACAĞIZ DISTLARIM.

Müzikte tek eksiğim opera diyen Doğuş’un aksine Kuba Oms’un kendisiyle ilgili hiç de bu kadar büyük bir iddiası yok. Yavaş ama emin adımlarla müzikal kariyerinde ilerleyen bir adam. Onu geçenlerde izlediğim, yönetmenliğini Timothy Linh Bui’nin yaptığı, başrollerinde Jessica Biel ve Forest Whitaker’ın oynadığı “Powder Blue” filmini izledikten sonra, filmin iyi müzik seçimlerine hayran olup soundtackini dinlememle beraber keşfettim. “Never Meant to Hurt You” isimli parçası albümün en dikkat çeken parçalarındandı ve filmin hikayesine paralel bir öykü anlatıyordu. İnternette kendisiyle ve müzikal geçmişiyle ilgili araştırma yaptığımda çok şaşırdım. Last Fm’de, parçaları sadece 3894 kez skroplanmıştı. Böyle bir yeteneğin az bilinmesi gerçekten üzücü. Kendi sitesindeki biyografisi ve bunun kopyaları dışında kendisiyle ilgili bilgi yok. Hatta yaşı bile muamma. Hakkında Türkçe kaynaklı tek bir haber yok, bu yazı onunla ilgili ilk Türkçe metin olma özelliği taşımakta.

Kendisi 3. nesil Kanadalı ve Victoria doğumlu. İskoç bir anne ile Hindistanlı bir babanın çocuğu. Çocukken, amcası ve babasının gitar senfonilerini dinleyerek büyümüş. 15 yaşına geldiğinde ise okulda ve şenliklerde klasikleri yorumlayarak müzik kariyerini başlatmış. İyi bir tenis oyuncusu olduğu ve önemli bir üniversiteden burs kazandığı halde tüm cazip teklifleri reddedip kendisini tamamen müziğe teslim etmiş. “Souled Out” isimli grupla yoluna devam eden Kuba, Marvin Gaye, Otis Redding, Steve Wonder gibi efsane isimlerin klasikleşmiş soul parçalarını kendine has tarzıyla yorumlamış. O günler aklına geldiğinde ise, bir parçanın nasıl söyleneceğini tam olarak o günlerde öğrendim diyor.

70’lerin soul, funk, rock’n roll esintilerini taşıyan “How Much Time” isimli albümü uzun zaman önce dinleyicileri ile buluştu. 15 parçalık albümün çıkış parçası “Never Meant to Hurt You” ilk aşkıyla arasında kapanmayan mesafenin öyküsünü anlatmakta. Bu parçayla, 2005 yılında Kanada’da düzenlenen müzik yarışmasında en iyi söz yazarı ödülünü kazandı. Ayrıca, bu parçaya çok da güzel bir klip çekilmiş. L.A nehrinde çekilen klipte, parçanın kaydı klip çekilirken alınmış. Dağınık saçları, salaşlığı, kısacık boyu ve converseleriyle pek bir samimi pek bir içten söylüyor parçasını. Gitarının üstüne siyah elektrik bandıyla yapıştırılmış gibi duran “K” harfi ve pembe gitar askısı klipte kendisine eşlik etmekte. Diğer bir parçası “Beautiful Uncertainly”de risk almak ve hayatı doyasıya yaşamaktan korkmamaktan bahsediyor. “This Heaven” parçası ise Craig Kelly’nin filmi “Let it Ride” için yazılmış. Film, 2007 Utah X-Dance Film Festival’nde en iyi soundtrack ödülü almış. Bu kadar başarının ardından Kuba, birden bire ortadan kaybolmuş. Yeniden hayata döndüğünde ise aşık olduğunu ve akabinde gelen olayları ortadan kaybolma nedeni olarak açıklamış. Bu deneyim, albümünün çıkış sürecini hızlandırmış, “Ride On, Miss You So Bad, Whatever Tomorrow Brings, Everyday Goes By” isimli parçalarını aşk acısıyla harmanlayarak yazmış. Küçücük bir kalp acısının insana tüm bunları yaptırması çok komik diyerek açıklıyor ve gülüyor. Albümle aynı ismi taşıyan “How Much Time” parçası albümün en güzel parçalarından biri. Hayatın çok kısa olduğunu ve daha fazla boşa zaman harcamanın gereksiz olduğunu vurgulayarak hayatı doyasıya yaşamak istediğini söylüyor. Belki de geçmişte kafasını yorduğu sorunlara artık takılı kalmak istemiyor. Albümündeki her parça birbirinden güzel, tekrar tekrar dinlendiğinde insan her seferinde farklı şeyler yakalıyor. Günümüzde, meta haline gelmiş müzik ve müzisyenlerin aksine içinde duygu ve sahibinin deneyimlerini barındıran samimi bir albüm. Geçmişiyle yüzleşiyor, duygularını, aşkını sakınmadan söylüyor. Albümünü yıllarca sıkılmadan dinleyeceğim bu adamın kariyerinin merakla takibinde olacağım.

“ALICE BURADA HEPİMİZ DELİYİZ.”

KENDİMLE İLGİLİ VE KENDİMİ TANITMAK AMACIYLA SANATSOKAK.NET DERGİSİNE YAZDIĞIM BİYOGRAFİM.

“ALICE BURADA HEPİMİZ DELİYİZ.”
CHESHIRE KEDİSİ-ALİCE HARİKALAR DİYARI

İzmir’de kurulmuş olan video-fotoğraf oluşumu Böcüg Production’u en iyi tanımlayan sözlerden biri belki de bu. Böcüg Production 2005 yılında Hande Zerkin tarafından İzmir’de kuruldu. O zamandan bugüne yaptıkları fotoğraf-kısa film-video-tasarım çalışmalarını bu isim altında yayınlamakta ve takipçilerine sunmaktalar. Tamamıyla bağımsız, ticari çıkarları geri plana atmış, yaratıcılığın, espirinin, absürtlüğün onlar için düstur olduğu bir oluşum. Oluşumun kurucusu Hande Zerkin 1984 yılında İzmir’de doğdu. Çocukluğu Karşıyaka sokaklarında, parklarında saklambaç, körebe, Japon kale futbol oynayarak geçti. Çocuk yaşta ticarete atıldı, boncuklardan bileklik, kolye yapıp sattı, çok da para kazandı. Kazandığı paraları döner-kebap evlerinde harcadı. Yaşı ilerledikçe basketbola merak saldı, bir süre sonra tutkusu haline geldi. İnternetten indirdiği Nba videolarındaki hareketleri yapmaya çalıştı, bir takıma giremedi ama streetbol oynayarak devam etti spor hayatına. 2004 yılında, hasbel kader Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tv Sinema Bölümünü kazanmasıyla fotoğraf ve video ile tanışmış oldu. O zamana kadar sevdiği filmler Godfather, Elm Sokağı, Geleceğe Dönüş serilerini geçmezdi. İki sene sonra ilk kısa filmini çekti, film tam anlamıyla bir faciaydı. Bunun üzerine işin özünü kavramaya karar verip fotoğraf çekmeye başladı. O zamandan beri ağır ağır olsa da epey yol kat etti. 2008 yılında ilk belgeseli olan Hiphop ve Tarifesi’ni çekti. Belgeselde Ceza, Emre Baransel, Esir, Emir gibi birçok önemli isim yer alıyordu. Ona göre belgeseli on dakikalık bir fragman gibiydi, o tarafsız bir şekilde rap müzisyenlerinin düşüncelerine yer vermek istemişti. Belgesel Akbank Kısa Film Festivali, Altınkoza Film Festivali gibi birçok önemli festivalde, belgesel bölümünde final filmi olarak yarıştı. 2009 yılında İzmir’in iyi Mc’lerinden biri olan Emir’in Durma Sallan parçasına klip çekti. Bu onun ilk klip çalışmasıydı. Klipte acemiliği kendisini fazlaca belli ediyordu ama onun için sadece bir başlangıçtı. 2009 senesinin nisan ayında, bitirme projesi için Yasemin Mori’nin N’olur isimli parçasına sınıf arkadaşlarıyla beraber klip çekti. Klipte Yasemin Mori’yi sınıf arkadaşı canlandırdı. Klibin çekimleri sadece beş saat sürdü. Klip video paylaşım sitelerinde o kadar çok izlendi ki, klipteki kişiyi görenler hala onu Yasemin Mori zannetmekte.
Dokuz Eylül Üniversitesi Film Tasarımı bölümünde yüksek lisans eğitimine devam etmekte olan Hande için şans eseri başlayan film-video macerası onun için artık bir tutkuya dönüşmüş durumda. Hiçbir zaman fotoğraf makinesini yanından ayırmıyor, çevresinde gerçekleşen olayları kaydediyor. Portfolyosunda neredeyse hiç planlanmış kare yok. Çoğunluğu spontane karelerden oluşan fotoğraflarından ise onun en sevdikleri ise rap partilerinde çektiği fotoğraflar. Partilerde flaşsız çekim yapıyor, birçok fotoğrafçının aksine yüzlerce kare fotoğraflamaktansa, en uygun anı bekleyip o anı hissederek deklanşöre basıyor ve istediği kareleri elde ediyor. Şimdiye kadar Ceza, Emre Baransel, Sansar Salvo, İndigo, Cashlow, Esir, Emir ve birçok rapçinin fotoğrafını çekti ve bu fotoğraflardan birçoğu bu kişiler tarafından kullanılmakta.
Sevdiği yönetmenlerin başında Coen Kardeşler ve Jim Jarmusch var. Dünyaya onlar gibi bakmayı, küçük olaylardaki absürt durumları ortaya koymayı, insanoğlunun her halükarda saf ve biraz da aptal olduğu hikayeleri anlatmayı seviyor. Bu şekilde iki kardeşin hikâyesini anlattığı kısa filmini yakın zamanda kayda almaya hazırlanıyor. Hande Zerkin’le ilgili her türlü bigiye www.myspace.com/bocugproductionn adresinden ulaşabilirsiniz.

18 Nisan 2010 Pazar

red nose



klibi ve parçayı seviyorre

sanırım dün uzaylılar tarafından topluca kaçırıldık


dün elizi'nin muhteşem kurgusunu yapıyor iken, bir ara caminin hoparlöründen acayip sesler yükselmeye başladı. ilk başta muhterem hocamızın ezan okumadan önce yaptığı rutin işleri yaptığını varsaydık. ama ses 3-4 dakika süreyle aralıklarla devam etti. sinyal sesinin bitmesinden sonra çılgınlar gibi hapşırmaya (7-8 kez) ve boğazım yanmaya başladı. ertesinde gözlerim, prilli ellerimi gözüme sürmüşçesine yanmaya başladı, aktı da durdu. sonra da birden kesildi. tahminimce ya toplu bir kaçırılma ya da toplu bir uzaylı gribi deneyine maruz kaldıkç saygılarımı sunarım kendilerine.

17 Nisan 2010 Cumartesi

coldest fall-heart broken

sevgili dıstım can ve dünyalar tatlısı grup arkadaşlarının kurmuş olduğu ve ikinci albümlerinden bir parça olan heart broken klibinin çekimlerini bitirmiş bulunmaktayız. ömer ve alperime sonsuz minnet ve teşekkürlerimi iletiyorum buradan. her zamanki gibi beni yalnız bırakmayıp bu çalışmamda da yanımda oldular. fazla emin olmamakla beraber umarım iyi bi iş çıkacak ortaya. klip bi kaç güne yayında ...

7 Nisan 2010 Çarşamba

röya


üç gündür çok acayip rüyalar görmekteyim.

3 Nisan 2010 Cumartesi

meret itü'de


istanbuk teknik üniversitesi sinema klübünün düzenlediği kısa film yarışmasında, "meret" ile ikincilik ödülünün sahibi olduk. çok mutlu, sevinçli ve heyecanlıyız. bu başarıların cesareti bize ilerde yapacağımız işler için güç vermekte. ayrıca birincilik ödülünü yine bizden biri ömer sinir aldı. 38 derece isimli filminin kısa bi bölümünü izledim ama o da çok yenilikçi ve farklı. adamın kafası farklı zaten. süpersiniz dostlarim.
ayrıca referansgazetesi.com'da filmimizle ilgili şöyle bir yorum var:

10'u kurmaca, 10'u canlandırma ve 8'i deneysel olmak üzere 28 filmin yarıştığı kısa film kategorisinde dikkat çeken en önemli şey, filmlerin oldukça "politik" bir içeriğe sahip olmasıydı.

Özellikle "kurmaca" dalında yarışan 10 filmden 4'ünün doğrudan cezaevi süreçlerine ilişkin olması dikkat çekici oldu. Deng ve 2932 Diyarbakır Cezaevi'nde 1980 darbesi döneminde yaşananlara "içeriden" ve "dışarıdan" bakış getiren filmlerdi. Bu kategoride ödüle değer bulduğumuz "Meret" ise önemli bir insan hakları ihlali olarak yıllardır gündemde olan "F Tipi" cezaevlerine insancıl ve umutlu bakışıyla öne çıkan bir yapım oldu. Hakan Ömer Zorka'nın yönettiği "Meret", yalnızca içeriğiyle değil kısa film tarzına da sadık kalan bir yapımdı.

mutluyuz mutluyuz mutluyuz.