BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS

25 Şubat 2010 Perşembe

tıfıl

şimdi canon tıfıllarının yaşam döngüsü nikon tıfıllarına göre tabi daha bi hareketli, maceralı geçiyor. olay sırasıyle şöyle olur genelde:
1- canonist gider 32 taksitle kit lensiyle birlikte 450d, 500d gibi bir body alır; otu böceği çekmeye başlar.
2- sonra tele lens ihtiyacı belirir, sigma yada tamron bir 70-300 çakılır.
3- hala kayda değer fotoğraflar çekilemediği için bu işte bir bok var deyip, sağı solu araştırmaya başlar ve olayın bodydeğil lens olduğunu azcık kavrar.
4- fiyat/performansın kralı 50mm f1,8 lensi ikinci el bulur ve bokehin bokunu çıkarır
5. hala akıllanmayan tıfıl, suçu gene body'ye atar ve bir üst sınıf seriye (40d,50d) gözünü diker, para biriktirmeye başlar.
6. 1 senelik kumbara macerasının sonunda alınan 40d'nin yeni modelinin dergilerde görülmesiyle, kör döngü yeniden başlar.

ekşi yazarını kutluyorum bu tespitlerinden dolayı.

holly shit!

bugün derste hoca, mağazada geçen müşteri satıcı diyaloğu yazmamızı istedi ve benle pairimden bu absürt şey ortaya çıktı. paylaşmak istedim çünkü yazarken de okurken de çok eğlendik. ingilizcemiz çok çiğ fazla hakim değiliz. kusura bakmayınız artık.
S=satıcı
A=alıcı

S: hello can I help you?
A: mmm...
S: damn, what do you want!
A: I dont know , I think I'mjust lokking . how can you dare it? you little idiot!
S: ok, ok just tell me. I cant spend more time for you okey?
A: I just want a stamp you little buster! just give me one stamp!
S: oh jesus, what kind of abnormal are you! are you blind? here just fucking bakery
A: how can you guess it! I'm really blind!
S: If you are really blind, what are you gonna do with stamp! Holly shit!
A: This is non your businnes!
S: Shut up, get out!
A: Ok, see you later, bye!
S: get out!

19 Şubat 2010 Cuma

hüseyinoğulları

hüseyinoğulları düğün salonu, hüseyinoğulları fatura ödeme merkezi, hüseyinoğulları karpuz satış yeri, hüseyinoğulları bakkaliyesi, hüseyinoğulları otobüs durağı. her yerdeler allahım her yerde

17 Şubat 2010 Çarşamba

tavşan


dün gece boyunca bu lanet tavşan beni kovaladı durdu. kovalamadı aslında sadece durdu, tüm gece durdu.

15 Şubat 2010 Pazartesi

patla


bazen kafamın scanners filminin giriş sahnesindeki adamın kafasının patladığı gibi patlayacağı paranoyasına kapılıyorum.

13 Şubat 2010 Cumartesi

nefret ediyorre

bıyıklı teyzelerden, otobüste çok konuşan kadınlardan nefret ediyorum. buradan kocalarına bir ömür boyu sabır diliyorum. ucundan bi parmak al dediğim ama bi karış kesen kuaförlerden nefret diyorum. otobüste havasızlıktan öldüğüm zamanlarda camı açtıktan sonra anında kapatan herkesten, vedat milor'un türkiye'deki en güzel yemek yapan yerleri bulup gezmesinden, ağzını şaplata şaplata balık, et, bonfile, tatlı, baklava yemesinden, canımı feca halde çektirmesinden, daha sonra da ah çok güzel yapmışınız hep böyle yapın deyip de 2 yıldız vermesinden nefret ediyorum dostlarım.

11 Şubat 2010 Perşembe

iki kişi bir borcam


şimdi mervem söyledi, eğer ilerde bi film neyim çekecek olursan isim yaparsın dedi, saygıyla anıyorum kendisini.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Rüya


Yeni kalktım, bir rüyalar gördüm uzun zamandır kimse görmemiştir sanırım. okuldayım, çıkıyorum eve gitmeye nasıl oluyosa beni bi araba bekliyomuş, içine bi biniyorum. obama izmir bornovaya gelmiş gezmeğe. çevirmeni de robert downey jr. tatlı tatlı her şeyi çeviriyo bana. ben her zamanki gibi heyecan yapıp ingilizce konuşamıyorum. bir de şöferimiz var iri kıyım bi tayvanlı mı desem ne desem. meğersem obama pınarbaşında bi kebapçının ününü duymuş illa ordan yemek istemiş onu oraya götürüyoruz. yolda öyle havadan sudan konuşmalar geçip giderken, onlar tayvanlı şöferle kabapçıya gidedursun, biz başka yere gidiyoruz robertle yemek yemeye, ama sonra iş yemekten kahve içmeye dönüyo, kahve içerken o güzel parçalarından söylüyo bana. tabi ben mest ötesi bi insanken, birden sahne değişiyo karanlık fırtınalı bi evde robertle beraberiz fırtına öyle bi fırtına ki ev sallanıyo, sonra bi bakmışız sel almış her yeri biz de sele kapılıyoruz. şans eseri kayalara tutunup kurtulabiliyoruz. tam izmirin tepesinde bu balçova tarafında bir yerde dağın tepesindeyiz o yüksekliğe kadar sular basmış izmiri, sular yükselmekte. arkamıza bakamdan kaçıyoruz.

7 Şubat 2010 Pazar

free counters

3 Şubat 2010 Çarşamba

amanın


şu an teknolojinin tsinden nasibini almamış, bilgisayar, program nedir anlamayan 2+1 kadına laf anlatıp onlarla kurgu yapmak zorundayım. çok sıkıcı ve sinir bozucu bi durum. biri çok sevdiğim bi arkadaşımın arkadaşı o bu konseptin dışında, arkadaş kıyağıyla bu sezenişimden nasibini almıyo bilmeli. keşke hemcinslerim azıcık daha yatkın ve bu konuya eğilimli olsaydı da ben şu an sinir krizleri geçirmek yerine kendimi okulun bahçesine atıp bi o yana bi bu yana koşsaydım. ama akşam yiyeceğim double porsiyon iskenderin hayaliyle kendime hakim olacağım söz veriyorum. yaşlandım sanırım iyice sabırsız aksi bi insan oldum.